Hasat Oluyorum Sana Ne Demek?
Bir arkadaşım bana bir gün gözleri dolu dolu bakarak, “Hasat oluyorum sana ne demek?” diye sordu. O anı unutamıyorum. O kadar derin, o kadar içten bir soruydu ki, önce şaşırdım. Çünkü o cümlede bir şey vardı… Tıpkı kaybolan bir şeyin ardından duyulan bir hüzün gibi. O soruyu sormak, bir kırılmanın, bir yıkımın işaretiydi. Hem de ne yıkım! Şimdi size bu sorunun ne demek olduğunu, onu anlamaya çalışan iki farklı insanın dünyasında anlatmak istiyorum.
Berk ve Asya… Birbirlerini çok seviyorlar. Ama bir türlü anlaşamıyorlar.
Berk: Çözüm Arayan Bir Adam
Berk, bir adam olarak dünyayı çözmeye, her şeyin mantıklı ve düzenli olmasına alışmış. Her şeyin bir açıklaması, bir çözümü olmalıydı. Asya’nın “Hasat oluyorum sana” dediği an, Berk’in aklına birden çok çözüm geldi. Belki Asya üzülüyordu, belki de bir yanlış anlaşılma olmuştu. O yüzden, ona hemen cevap vermek için bir plan kurdu.
“Bunu nasıl çözebilirim?” diye düşünürken, Asya’nın söylediklerini mantıklı bir çerçeveye oturtmaya çalıştı. Kadınlar bazen çok duygusal olurdu, belki bu da bir öfke patlamasıydı. Berk hemen “Sana yardımcı olabilirim. Ne istiyorsun, nasıl hissetmeni sağlayabilirim?” diye sordu.
Ama Berk’in kafasında, çözümü bulmak, bu durumu geçiştirmek vardı. Kafasında tüm yolları hesapladı ve çözüm önerileriyle hızla ilerlemeye başladı. O an bir şey fark etti: Bu kadar çözüm odaklı olursa, Asya’yı anlamadığını fark edebilirdi. Çünkü bir problemi çözmek, bir duyguyu gerçekten anlamak demek değildi.
Asya: Empatik Bir Kadın
Asya ise, tamamen farklı bir dünyada yaşıyordu. Duygusal zekâsı oldukça yüksek, kalbiyle düşünmeye alışmıştı. Berk’in “ne istiyorsun, nasıl hissetmeni sağlayabilirim?” gibi bir cümle kurması, Asya’yı bir şekilde uzaklaştırmıştı. Çünkü Asya, Berk’in gerçek anlamda onun ruh halini anladığını hissetmiyordu.
Berk’in çözüm arayışında olduğu her an, Asya yalnızlaşıyor, hissettiği duyguların anlaşılmadığını düşünüyordu. O, bir şeyleri tartışmak ya da mantıklı açıklamalar yapmak yerine, sadece Berk’in yanında durmasını istiyordu. Bazen duygularını anlatırken, kelimeler yerine sadece bakışları yetiyordu. Çünkü hissettiklerinin, bir şekilde anlaşılması gerekiyordu.
“Hasat oluyorum sana ne demek?” cümlesi, Asya’nın içindeki bir korkunun ve kırılmanın ifadesiydi. Asya bu cümleyi söylediğinde, Berk’in ona verdiği tepki, Asya’yı bir duvar gibi kapalı bir hale getirmişti. Oysa Asya, birinin sadece duygusal olarak yanına gelmesini istiyordu. Yani bazen duygular bir çözüme değil, sadece bir anlayışa ihtiyaç duyar.
Kırılma Anı
Bir akşam, Asya bir kez daha “Hasat oluyorum sana ne demek?” dediğinde, Berk bir an durdu. İçindeki çözümcü, stratejik düşünceyi bir kenara bırakıp, Asya’nın gözlerine bakarak sadece onun ne hissettiğini anlamaya çalıştı. Asya, bir an sessiz kaldı, sonra derin bir nefes aldı. O an Berk, Asya’nın kalbini tam olarak hissetti. O kadar derin bir sevgi vardı ki, Asya bu kadar kırık bir cümleyle bile Berk’e bütün duygularını açmıştı.
O an Berk, duyguları çözümlemeye çalışmak yerine sadece hissetti. “Hasat oluyorum sana ne demek?” bir sorudan çok, bir çağrıyı ifade ediyordu: “Beni gerçekten hisset, sadece yanımda ol. Çözüm değil, anlayış istiyorum.”
Berk, Asya’ya bir adım daha yaklaşıp, “Seninle bu konuda daha çok konuşmalıyız,” dedi. Ve o anda fark etti: Asya, sadece bir çözüm değil, duygusal bir bağ kurmak istiyordu.
Sonuç
“Hasat oluyorum sana ne demek?” sorusu, birinin duygusal olarak kırıldığı, içsel bir yük taşıdığı anlarda sorduğu bir soruydu. Ve bu soruya verilecek cevap, sadece çözüm değil, anlayış olmalıydı. Erkekler, çözüm aramayı, strateji geliştirmeyi severken; kadınlar, bazen duygusal bir güven arayışı içinde yalnızca anlayış isterler. İki farklı bakış açısı, birbirini sevse de, iletişimde bir denge kurmayı gerektiriyordu.
Siz hiç böyle bir an yaşadınız mı? Birini anlamaya çalışırken, sadece çözüm aramak yerine duygusal bir bağ kurmaya odaklanmak? Yorumlarınızı benimle paylaşın, bu konuda daha çok şey konuşalım.